Progressive Rock

Progressive Rock

8 Ekim 2013 Salı

80'lerle İlgili Bir İnceleme



Füsen Bakudan’ın başladığı günden beri yazılmış en emek verilmiş yazıya hoşgeldiniz.

Birazdan okuyacağınız çalışma aylar ve hatta yıllarca düşünülmüş, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu teşhisimin semptomlarından “liste yapma” alışkanlıklarımın her seferinde “80’lerle ilgili blog yaz” şeklinde mihenk taşı olmuş, adeta gerçekleştirilememiş bir rüya. Ta ki bugüne kadar...

18 Temmuz 2013 Perşembe

Neutral Milk Hotel – In The Aeroplane Over The Sea



Ayn Rand’ı mezarından kaldırıp “benim bahsettiğim objektivizm bu değil” dedirtmesine ramak kalan  hümanoid arkadaşım Gökhan geçenlerde bir laf etti. “Bildiğimiz şekliyle hayat sona erdi” Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bu adeta ingilizce tercümanlık el kitaplarında üzerinde kırmızıyla “Don’t” yazacak kadar çevirilmemesi gereken bir ingilizce cümle. Burada yazarın türkçe kelimeler kullanması doesn’t make it less english. Kültürel erozyonun dibine vurduğum blog’um da Gökhan’ın genel kendini ifade etme tarzından çok farklı değil.


30 Haziran 2013 Pazar

Madness – The Rise and Fall



 Bir sene... Çocukluğumuzda çok uzun bir zaman dilimi olarak bildiğimiz “bir sene”, birer birer daha manasızlaşıyor. 2010 muydu? 2004 müydü? Ne oldu? Hayatımın senesi dediğim 1999 orta yaşım oldu. O yıl doğan kuzenim benden uzun, o doğduğunda ben İngiltere’deydim. Sıç.

Siz neler hayal ettiniz yokluğumla ilgili? Kafa tatiline çıktım? İntihar ettim? Blog’dan acayip sıkıldım? Maymunun iştahıydı, benim niye blogum olmasın temelli bir ego tatminiydi? Dünyaya bir çift lafımı gönderme çabamdı? E madem öyleydi, söyleyecek sözüm kalmadı mı sandınız?

21 Temmuz 2012 Cumartesi

The Alan Parsons Project - Tales of Mystery and Imagination: Edgar Allan Poe

 Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."




10 Temmuz 2012 Salı

Cardiacs - A Little Man and A House and The Whole World Window

 Beş ayımı Adana'nın dağlarında büyükbaş hayvan çalan kötü adamları kovalayarak geçirdikten sonra ve ben yokken oldukça kalabalıklaşan evimden ayrılarak en fazla bir kilometre uzakta olmasına rağmen tamamen farklı bir dünya olan yeni evime yerleşmemi takiben sonunda Füsen Bakudan'a ayıracak biraz vakit buldum.
 Dünyanın en meşhur müzik dergilerinden biri olan NME tarafından editoryal yasak yemiş, ne idüğü belirsiz bir müzik türü yapan, popüler bir ingilizce deyimin kötü bir çevirisiyle özetlemem gerekirse "kimsenin duymadığı en iyi grup" olarak literatüre geçen Cardiacs ve ismini şu anda bir daha yazamayacağım muazzam albümüyle sahalara dönüyorum.

24 Kasım 2011 Perşembe

Freddie Mercury'nin 20. ölüm yıldönümü

Günün anlam ve önemiyle ilgili söyleyecek o kadar çok sözüm var ki, son 14 senedir yaşadıklarımı anlatmak için bir facebook post'unu geçtim, bir blog sayfasının bile yeteceğine dair ciddi endişelerim var. Belki ileride "Queen ve Ben" diye bir kitap bile yazabilirim. Yazıyı sonuna kadar okumanızı ve Queen'le ilişkimin neden diğer tüm ilişkilerimden farklı olduğunu anlamınızı istiyorum.

Bu yazının Freddie Mercury'nin başarılarla dolu 45 senelik ömrünün yanısıra, Freddie Mercury ve benim 14 senelik geçmişimize armağan niteliğinde yazıldığını öncelikle belirtmek istiyorum.

17 Kasım 2011 Perşembe

XTC - Skylarking

Vokal/Gitar olarak görev aldığım indie cover grubumuz Alpaca Approach'ın dağılmasıyla sarhoşken kuaföre gitmiş 91 doğumlu çocukların albümlerini dinleyerek vakit kaybettiğimi fark ettim. İşte tam bu sıralarda herkesin göz atması gerektiğini düşündüğüm Pitchforkmedia'nın 80'lerin en iyi 100 albümü seçkisi karanlıkta çakılan bir kibrit gibi hayatıma ışık tuttu. Sonic Youth'un Sister albümü, Pixies'in Surfer Rosa albümü, Smiths'in Strangeways albümü dinlediğim tek şey olmuştu. Her gün yeni bir albüm keşfediyordum. 80'lerin elektronik tınılı zombi ordusu eğitimlerinde rahatlıkla kullanılabilecek Cure'ları, Smiths'leri, Sonic Youth ve Joy Division'ları tek düze bas ve çılgın davul üzerine katman katman serpilmiş gitar şovlarına aç bir şekilde saldırmış, kocaman açılmış ağız, kulak ve gözlerle şok içinde takip ediyordum.

27 Nisan 2011 Çarşamba

David Bowie - Low

Moral nasıl bir kavramdır? Bence hayatın en esaslı meselelerinden biri bu. Moralimizin yüksek ve düşük olduğu günler, haftalar ve bazen saniyeler ve saliseler hayatımızı şekillendiriyor. Ve genelde herkes morali düşükken aynı şeyi düşünür: "En büyük dert bende" Ki bazen bunun tersini gösteren bir çok detayı bile göre göre atlarız. Gerçek şu ki "en büyük dert"le ilgili bir guiness rekorlar kitabı kategorisi yok. Olması da mümkün değil zaten. Çünkü insanlık var olduğundan beri en büyük dert onda. Birinin mağarası ışık almazken, öbürü açlıktan kırılıyordur, bir diğeri ise sevdiğinden beklediği karşılığı bulamamıştır. 50000 senede bu konuda gelinen noktada, biri ölümcül bir hastalıkla boğuşurken, öbürü tüm ailesini bir gecede kaybediyordur, bir diğeri ise sevdiğinden beklediği karşılığı bulamamıştır. Yaşayan efsane David Bowie ise eroini bırakmakla ve yeni bir hayata ayak uydurmakla meşguldür. Yavuz Çetin'in cherokee şarkısında "Platin saçlı karıların altında grand cherokee" diye girdiğinde coşarız. "Evet ya gerizekalılar" deriz. Bir saniye sonra "ona da sormak lazım, senin de bir derdin var mı diye" ve herkes susar. Çünkü bu böyle gelmiştir böyle gidecektir. Yaşayan efsane olmak bile sizi "low" diye albüm yapmaktan kurtaramaz.


15 Nisan 2011 Cuma

Blue Öyster Cult - Secret Treaties

Nedendir bilinmez hayranından çok düşmanıyla karşılaştığım Blue Öyster Cult, ülkemizde pek bir meşhur "Don't Fear the Reaper" isimli berbat gotik şarkılarını ilk dinlediğimde bende bir araştırma ihtiyacı hissettirmemişti. Metallica'nın Astronomy cover'ıydı belki ilk durumun ciddiyetini fark ettiren olay. Blue Öyster Cult, muhteşem bir grup. Hatta senesinin en iyi Amerikan gruplarından biri olduğu su götürmez bir gerçek. Hatta ve hatta, progresif kokması hariç çok bir progresifliği olmasa da, Amerikadan çıkan en iyi progresif grup dahi diyebilirim. Tek problem olarak tüm muhteşemliğinin tek albüme toplanmış olması söylenebilir. Ancak bugün o da büyük bir problem değil çünkü zaten o albümü inceleyeceğiz.


29 Ocak 2011 Cumartesi

Area - Crac!

2 haftadır günde en fazla 6 saat uyumaya zamanı olan, moleküller ve enzimlerden bulanmış kafamı toparlamayı başarabilen-aslında dağıtan, kafa iyice dağıtılmadan asla toplanamaz- yine bir İtalyan progressive rock grubu oluyor. Göz nurum, celîs-i halvetim Gentle Giant varsın biraz daha beklesin.

Beyaz bir fil beynimin kendi bildiği ama benim bilmediğim bir bölgesinde koca hortumuyla temizlik yapıyor.



3 Aralık 2010 Cuma

Anglagard - Hybris


Son zamanlarda iyice saçmalamaya başladığımın farkına varıp kendimden utandım bugün. Bu sebeple geyiği bir kenara bırakıp size çok bomba bir albümden bahsedeceğim. Hatta gayet açık yüreklilikle şimdiye kadar tanıttığım en iyi albüm olduğunu da itiraf edebilirim.

2 Aralık 2010 Perşembe

King Crimson - Discipline


Ne yazsam, ne yazsam. Quadrophenia'nın şu anda altından kalkamam. Selling England By The Pound? Yok artık. Crime of the Century? Pff. Uğraşamam. Power and the glory? Camirunar'ın hakkıdır o. In the court of the crimson king? Çüş!

Dur ya şöyle bir şey yapayım. ELEPHANT TALK!

8 Ekim 2010 Cuma

Focus - Hamburger Concerto


Selamın aleyküm sevgilim benim! Hollandanın dağlarından çiçekli ovalarından geldim, yan flüt çalıp yodel yapıyorum! Hocus Pocus isimli başyapıtının 2010 Güney Afrika dünya kupasının Nike reklamlarında kullanılmasıyla bütün dikkatleri üzerine çeken 30 sene önce unutulmuş Focus, zamanında delilik konusunda geldiği noktayla ülkesinin prog-rock sahnesinde gururuydu.

En meşhur şarkıları Hocus Pocus'un içinde yer almadığı, en meşhur albümleri Hamburger Concerto bugünkü "çıkarmadan iki kere" yazı dizimin ikinci başlığını oluşturuyor.

Van Der Graaf Generator - Godbluff



Internet öncesi dönemdeki radyoda bir şarkı duyup senelerce ne olduğunu bulamama cinnetlerine benzer bir cehalet samimiyetiyle grubun adını statik elektrik üreten Van de Graaff jeneratörünün yanlış yazılmış hali koyup bunu bir daha düzeltemeyecekleri dönemeçleri geçene kadar fark edemeyen bu adamcağızlar Manchester'ın orta yerinden gelme bir progressive 4'lüdür.

3 Haziran 2010 Perşembe

Queen - Queen II


Albümler satmayınca dağılmaca yok! Eleman değiştirmece yok! Rehabilitasyon maceraları yok! Ego savaşları yok! Synthesizer yok! Rock var! Şöminenin maunundan yapılma bir gitar, Zanzibar doğumlu ortodonti problemleri olan bir vokalist, akıllara isyan harmonik vokaller, troller, ogreler, siyah ojeler ve evrenin en eski müsabakası Light Side - Dark side var.. Işıkları kapatalım, 40 dakikalık bir manyaklık, Queen II'ye bir göz atalım. We will rock you'cular, We are the champions'cılar dışarı!

13 Mayıs 2010 Perşembe

Yes - Drama


Bir rivayete göre Tormato albümünün başarısızlığından sonra Jon Anderson ve Rick Wakeman sonbaharın depresif etkilerini üzerlerinden atamamış, albümdeki müzikal yönelimin ve deneylerin kendilerine uymadığını düşünerek bu düşünceyi grup üyeleriyle paylaşıncaya kadar gizli bir hizip kurup küçük yerel bir birahaneyi zengin etmiş ve kalan boş zamanlarında da odalarından çıkmamakla meşgul olmuşlardır.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Styx - Paradise Theater


 Chicago'nun 50'lerdeki akşam aktivitelerinin en önde geleni olan, bu soğuk şehrin insanlarını kaynaştıran görkemli Paradise Theater'ının yükselişi, gerilemesi ve çöküşünü Amerikan kültürünün günlük hayatının, gece hayatının ve eğlence anlayışının 70'lerden 80'lere geçerken kaybettiklerine çok başarılı bir şekilde bağlayan Styx'e, efsane vokalisti Dennis DeYoung'a ve 1981 tarihli Paradise Theater'ına bir bakış atalım.

4 Mayıs 2010 Salı

Genesis - Duke




1980 yılına girilmesiyle progressive rock sahnesinin epey bir güç kaybettiğini gözlemlemek zor değil. Önce Peter Gabriel'i sonra Steve Hackett'ı kaybeden Genesis, bir çoğuna göre Duke çıkmadan önce, benim fikrime göre ise "swan song" tanımına girebilecek Duke'ı çıkardıktan sonra büyülü progressive kimliğinden tamamen sıyrılmıştı. Bir "Selling England By The Pound" olmasa dahi, özellikle biraz modernlik, biraz pop ve biraz ballad bolluğundan rahatsız olmayacak proghead'ler için mutlaka edinilmesi gereken bir albüm olduğunu düşünüyorum.

12 Şubat 2010 Cuma

Füsen Bakudan Nedir?

Füsen Bakudan; ikinci dünya savaşı sırasında Japonya tarafından kullanılmış deneysel bir silahtır. 12 Kilo yanıcı madde, 15 kilo antipersonel bomba ve 5 kilo kundaklama düzeneği taşıyan hidrojen balonlarıdır. Pasifik okyanusu üzerindeki rüzgar akımından yararlanarak Amerikan ve Kanada şehirlerini, ormanlarını ve tarlalarını kundaklamak üzere düşük maliyetli silahlar olarak tasarlanmışlardır.