Progressive Rock

Progressive Rock

15 Nisan 2011 Cuma

Blue Öyster Cult - Secret Treaties

Nedendir bilinmez hayranından çok düşmanıyla karşılaştığım Blue Öyster Cult, ülkemizde pek bir meşhur "Don't Fear the Reaper" isimli berbat gotik şarkılarını ilk dinlediğimde bende bir araştırma ihtiyacı hissettirmemişti. Metallica'nın Astronomy cover'ıydı belki ilk durumun ciddiyetini fark ettiren olay. Blue Öyster Cult, muhteşem bir grup. Hatta senesinin en iyi Amerikan gruplarından biri olduğu su götürmez bir gerçek. Hatta ve hatta, progresif kokması hariç çok bir progresifliği olmasa da, Amerikadan çıkan en iyi progresif grup dahi diyebilirim. Tek problem olarak tüm muhteşemliğinin tek albüme toplanmış olması söylenebilir. Ancak bugün o da büyük bir problem değil çünkü zaten o albümü inceleyeceğiz.




Albüm şüphesiz bir korku filmi gibi başlıyor. Bu konuda benimle hemfikir olmanız gerekiyor. Alan Parsons'ın Poe etkili Tales of Mystery and Imagination'ına yakışacak derecede "evil" olan Career of Evil, geleceğin punk kraliçesi Patti Smith'in şairliğinden de nasibini alıyor. "Ne işi var Patti Smith'in coğrafyada arasanız bulamayacağınız BÖC albümünde?" demeyin, klavye ve ritim gitar görevi üstlenen Allen Lanier'le bir aşna fişne durumları varmış o senelerde. Bu arada bu korku filmi hikayesi işini büyütüp Blue Öyster Cult tüm bir albümü (Spectres) bu işe adıyor 3 sene sonra.

En iyi şarkılardan biri Subhuman var sırada. Ancak bir sene sonra piyasaya çıkan konser albümü "On your feet or on your knees" i dinledikten sonra ne kastettiğimi anlayabilirsiniz. Oradaki iki katı uzunluğundaki versiyonu gerçekten nefes kesici. Progresifle, hard rock'ın kucaklaşması olarak tanımlayabileceğim Blue Öyster Cult gerçekten işin üstesinden konserde olsun stüdyoda olsun çok iyi geliyor.

Sırada benim favorim Dominance and Submission ve dolayısıyla benim favori BÖC vokalistim Albert Bouchard var. Kendisi atın bir tarafına konan kelebek gibi sırıtan ilk albümün tek iyi şarkısı "Cities On Flame with RocknRoll" da gönlümüzü fethetmeye başlamıştı. Neyse dönelim submission'a. Yerimde duramıyorum bu şarkı çalarken. Kendimi parçalayasım geliyor. Özellikle tırmanma yerinde şarkı size gerçek patlamayı yaşatıyor. Her saniye biraz daha yükselen sesler, her saniye biraz daha deliren Albert Bouchard. Ve 04:30'da şarkı bitti derken.. "Haaaayyyytt" diye kadraja giren Buck Dharma ve manyetiklerinden bal damlayan gitarı.

Me 262 girerken bir huzursuzluk başlıyor bende. Hiç sevmediğim ve dolayısıyla bu albümde olmayan "This ain't the summer of Love" gibi ucuz bir rocknroll şarkısı başlıyor zannediyorum nedense. 0:36'da adam gibi bir riff giriyor ve kendime geliyorum.

Cagey Cretins gerçekten acayip bir şey. Arada Albert Bouchard alıyor mikrofonu coşuyorum. Sonra Eric Bloom'a dönüyor, duruyorum. Sonra Uncle Buck bir solo atıyor, yine coşuyorum. Ama özellikle back vokal melodisi kulağınızı memesinden tutup çekiyor adeta. Ve sonunda yine imzalı tırmanma efektiyle harvester'a bağlıyorlar.

Harvester of Eyes, rock tarihinin en korkunç sözlerinden birine sahip olsa da muhteşem bir şarkı. İlk saniyesinden yakalayan BÖC tarzı kesmeli bir riffle giriyor. 3:30'da inanılmaz bir tempo düşüşüyle sizi albümün kel alaka da olsa efsane olan son iki şarkısına bağlıyor. Keşke bağlamaz olaydı. Keşke 7. ve 8. olmasaydı bu albümde.

7. Flaming Telepaths
Flaming Telepaths, synth+piyano kardeşliğinin en iyi örneği, duyduğum en iyi şarkı girişlerinden birine sahip, harika bir verse kısmı var, nakaratında sürekli tekrar eden bir kelime grubunun en iyi kullanılışına sahip. Her şeyi var. Başlı başına bir albüm. Albümün geri kalanından kalın çizgilerle ayrılıyor adeta.

8. Astronomy
Amerikan Rock Müziğinin en mühim şahsiyetlerinden biri olan Sandy Pearlman isminde bir adam, 60'lı yıllarda üniversitede okurken rock müziğe ve bilim kurgu hikayelere merak salar. 1967'de Amerika'nın ilk rock müzik dergisi Crawdaddy!'de yazarlık yapmaktadır. Okyanusun öbür tarafından britanya invazyonunu gözlemlemekten bıkmış olacak ki, Black Sabbath'a cevap olmaları için 4 tane yetenekli müzisyen seçer, grubun ismini de üniversite yıllarında yazdığı bilimkurgu şiiri Imaginos'ta geçen dünyayı gizliden gizliye yöneten uzaylı bir topluluğun adı olan Blue Öyster Cult koyar. Astronomy ise bu şiirin genişletilmiş halidir. Uzaylılar "desdinova" ismindeki bir dünyalıyı, dünyayı birinci dünya savaşına sürükleyen kilit hadiselerin sorumlusu olarak atarlar. Şarkı "desdinova"nın uzay nesneleri ve uzaylıların kendisine atadığı görevleri anlatmasıyla geçer.

Şimdi beni biraz daha iyi anlamış olmanız gerekiyor. 7 ve 8 başlı başına bir albüm. Ve ilk 6 şarkı da onlar kadar başka bir albüm. Hatta Astronomy bir albüm eder. Bir de şu james hetfield'in kendi aksanında söylediği versiyonunu aklımdan çıkarabilsem..

1 yorum:

  1. Hay klavyenize sağlık ya ne kadar güzel yazmışsınız :) Ben de Blue Oyster Cult'la ilgili bir yazı yazacaktım, araştırma yaparken gördüm. benim gibi bir Styx hayranı için ayrıca bir sürpriz oldu 'Paradise Theatre'ı görmek.

    Not: Bir de, albümler değil de gruplar üzerinde giderseniz daha kolay biter işiniz. Tabi albümlerini teker teker yazmayacaksanız her grubun :)

    YanıtlaSil