Progressive Rock

Progressive Rock

24 Kasım 2011 Perşembe

Freddie Mercury'nin 20. ölüm yıldönümü

Günün anlam ve önemiyle ilgili söyleyecek o kadar çok sözüm var ki, son 14 senedir yaşadıklarımı anlatmak için bir facebook post'unu geçtim, bir blog sayfasının bile yeteceğine dair ciddi endişelerim var. Belki ileride "Queen ve Ben" diye bir kitap bile yazabilirim. Yazıyı sonuna kadar okumanızı ve Queen'le ilişkimin neden diğer tüm ilişkilerimden farklı olduğunu anlamınızı istiyorum.

Bu yazının Freddie Mercury'nin başarılarla dolu 45 senelik ömrünün yanısıra, Freddie Mercury ve benim 14 senelik geçmişimize armağan niteliğinde yazıldığını öncelikle belirtmek istiyorum.

17 Kasım 2011 Perşembe

XTC - Skylarking

Vokal/Gitar olarak görev aldığım indie cover grubumuz Alpaca Approach'ın dağılmasıyla sarhoşken kuaföre gitmiş 91 doğumlu çocukların albümlerini dinleyerek vakit kaybettiğimi fark ettim. İşte tam bu sıralarda herkesin göz atması gerektiğini düşündüğüm Pitchforkmedia'nın 80'lerin en iyi 100 albümü seçkisi karanlıkta çakılan bir kibrit gibi hayatıma ışık tuttu. Sonic Youth'un Sister albümü, Pixies'in Surfer Rosa albümü, Smiths'in Strangeways albümü dinlediğim tek şey olmuştu. Her gün yeni bir albüm keşfediyordum. 80'lerin elektronik tınılı zombi ordusu eğitimlerinde rahatlıkla kullanılabilecek Cure'ları, Smiths'leri, Sonic Youth ve Joy Division'ları tek düze bas ve çılgın davul üzerine katman katman serpilmiş gitar şovlarına aç bir şekilde saldırmış, kocaman açılmış ağız, kulak ve gözlerle şok içinde takip ediyordum.

27 Nisan 2011 Çarşamba

David Bowie - Low

Moral nasıl bir kavramdır? Bence hayatın en esaslı meselelerinden biri bu. Moralimizin yüksek ve düşük olduğu günler, haftalar ve bazen saniyeler ve saliseler hayatımızı şekillendiriyor. Ve genelde herkes morali düşükken aynı şeyi düşünür: "En büyük dert bende" Ki bazen bunun tersini gösteren bir çok detayı bile göre göre atlarız. Gerçek şu ki "en büyük dert"le ilgili bir guiness rekorlar kitabı kategorisi yok. Olması da mümkün değil zaten. Çünkü insanlık var olduğundan beri en büyük dert onda. Birinin mağarası ışık almazken, öbürü açlıktan kırılıyordur, bir diğeri ise sevdiğinden beklediği karşılığı bulamamıştır. 50000 senede bu konuda gelinen noktada, biri ölümcül bir hastalıkla boğuşurken, öbürü tüm ailesini bir gecede kaybediyordur, bir diğeri ise sevdiğinden beklediği karşılığı bulamamıştır. Yaşayan efsane David Bowie ise eroini bırakmakla ve yeni bir hayata ayak uydurmakla meşguldür. Yavuz Çetin'in cherokee şarkısında "Platin saçlı karıların altında grand cherokee" diye girdiğinde coşarız. "Evet ya gerizekalılar" deriz. Bir saniye sonra "ona da sormak lazım, senin de bir derdin var mı diye" ve herkes susar. Çünkü bu böyle gelmiştir böyle gidecektir. Yaşayan efsane olmak bile sizi "low" diye albüm yapmaktan kurtaramaz.


15 Nisan 2011 Cuma

Blue Öyster Cult - Secret Treaties

Nedendir bilinmez hayranından çok düşmanıyla karşılaştığım Blue Öyster Cult, ülkemizde pek bir meşhur "Don't Fear the Reaper" isimli berbat gotik şarkılarını ilk dinlediğimde bende bir araştırma ihtiyacı hissettirmemişti. Metallica'nın Astronomy cover'ıydı belki ilk durumun ciddiyetini fark ettiren olay. Blue Öyster Cult, muhteşem bir grup. Hatta senesinin en iyi Amerikan gruplarından biri olduğu su götürmez bir gerçek. Hatta ve hatta, progresif kokması hariç çok bir progresifliği olmasa da, Amerikadan çıkan en iyi progresif grup dahi diyebilirim. Tek problem olarak tüm muhteşemliğinin tek albüme toplanmış olması söylenebilir. Ancak bugün o da büyük bir problem değil çünkü zaten o albümü inceleyeceğiz.


29 Ocak 2011 Cumartesi

Area - Crac!

2 haftadır günde en fazla 6 saat uyumaya zamanı olan, moleküller ve enzimlerden bulanmış kafamı toparlamayı başarabilen-aslında dağıtan, kafa iyice dağıtılmadan asla toplanamaz- yine bir İtalyan progressive rock grubu oluyor. Göz nurum, celîs-i halvetim Gentle Giant varsın biraz daha beklesin.

Beyaz bir fil beynimin kendi bildiği ama benim bilmediğim bir bölgesinde koca hortumuyla temizlik yapıyor.